SURİYE KAYNAKLI GÖÇ KAPSAMINDA ANADOLU’DA SİVİL TOPLUM GİRİŞİMLERİ: DURUM VE ETKİLER

Author:

Year-Number: 2017-7
Yayımlanma Tarihi: null
Language : null
Konu :
Number of pages: 340-346
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

1990’lı yılların ilk yarısında Balkanlar’da eski Yugoslavya’yı acı, şiddet, savaş, soykırım ve göç dalgaları kasıp kavurmuştur. Günümüzde ise Orta Doğu, aynen 1990’larda Balkanlar coğrafyasının yaşadığı gibi, türlü acı ve ızdırap dolu günlerden geçmekte ve benzer şekilde; ayıp, kıyım ve dramlara sahne olmaktadır. Türkiye, coğrafyanın kendisine yüklediği köprü olma misyonunu -acı da olsa- açıkça ve tekrar kanıtlarcasına, gerek 1990’lar da Balkanlar’da, gerekse 2010’larda Orta Doğu’da yaşanan çatışma ve savaşlarda, bölge insanları için özellikle doğu-batı yönünde kurtarıcı bir hat olma rolünü başarıyla yüklenmiştir. Ancak, 1990’larda Balkanlar’da yükselen göç dalgasını göğüsleyen Trakya coğrafyasına karşılık, 2010’larda savaş ve kıyımlardan kaçan Orta Doğu insanı için yeni rota Ege Denizi olmuştur. Bunda, Doğu Ege Yunan Adalarının, Türk anakarasına çok yakın mesafelerde konuşlanmış olmaları ile deniz sınırlarının, daha kesin ve iyi korunan kara sınırlarına benzerlik göstermemeleri önemli rol oynamıştır. Bununla birlikte, Türkiye, uluslararası politikanın aksine, insanlık onuru, erdemi ve yaşam hakkı gibi temel insani değerleri esas alan ulusal bir anlayış ve kabulle, Anadolu toprakları üzerinde yaşanan ve hareketlenen uluslararası insan göçünü başarıyla kontrol, koordine ve rehabilite etmiştir. Söz konusu durumda, iki önemli faktörün anahtar rol oynadığını söylemek mümkündür. Bunlardan ilki, devletin resmi diplomasi kurumlarının bölgede yaşanan bu insanlık dramlarına ve zorunlu göçlere sessiz ve seyirci kalmayarak, mağdur insanların sahipsiz olmadığını göstermesi ve devletin sınırları ile topraklarını bu insanların barınması için açmasıdır. İkincisi ise, Türkiye’deki çoğu sivil diplomasi ve toplum kurumunun, Türk milletinin hoşgörü, yardımseverlik ve misafirperverlik gibi temel kültürel özellikleri ile birlikte resmi diplomasi girişimlerini büyük bir olgunluk ve şevkle benimseyip desteklemeleridir. Böylece, bu çalışmanın ana amacı, ülke içinde ulusal olarak kurumsallaştırılan ve yönetilen göç siyasasına ilişkin girişim ve eylemlerinin, küresel ölçekte gündeme getirilmesi, irdelenmesi ve geliştirilmesine katkıda bulunmaktır.

Keywords

Abstract

In the first half of the 1990s in the Balkans, suffering, violence, war, genocide and immigration waves swept across the former Yugoslavia. At present day, the Middle East is having those days of sufferings and pains experienced by the geography of the Balkans in the 1990s and similarly staged various sorts of shames, slaughters and tragedies of humanity. Turkey, just as if proving openly and repeatingly but pitily the mission of being a bridge burdened by the geography itself, also loaded the role of being a savour line in the direction of east-west for those people of the regions who suffered wars and conflicts in the Balkans in the 1990s as well as the Middle East in the 2010s. However,  in contrast to the Thrace region which breasted the increasing migration flows in the Balkans during 1990s, the Aegean Sea has now been the new route for the Middle Easterners who fled from war and slaugheters in the 2010s. It is significant by two key reasons that Eastern Aegean Greek Islands are located so closely to the Turkish main land and sea boundries show nearly no similarity to terrirorial borders which are more accurate and defended better. However, unlike international politics, Turkey, by adopting a national understanding and acceptance founded on key humanity values such as human dignity, virtue and right to life, accomplished successively in controlling, coordinating and rehabilitating that international human migration experienced on the Anatolian soil. It may be commented that two main factors played a robust role on this. The first one is that formal diplomacy institutions of the State opened her borders and territory for settlement of those disadvantaged people not by staying silent and audience to those human tragedies and mandatory migration. The second one is that many civil diplomacy and society institutions in Turkey have recently supported by adopting formal diplomacy initiatives with great maturity and enthusiasm by utilizing key cultural aspects of the Turkish nation such as tolerence, benevolence and hospitality. Thus the main aim of this study is to contribute to the development, analyzing and bringing on the world agenda of those actions and initiatives in line with the migration politics institualized and managed nationally in the State.   

Keywords