|
Bu çalışma, animasyon filmlerinde yer alan antropomorfik karakterlerin estetik yapılarını ve izleyicide oluşturdukları algısal etkileri, nöroestetik kuram doğrultusunda analiz etmeyi amaçlamaktadır. Antropomorfizm, insan özelliklerinin hayvan, nesne veya doğa unsurlarına aktarılması olarak tanımlanır ve animasyon karakter tasarımında sıklıkla başvurulan güçlü bir görsel anlatım biçimidir. Bu bağlamda araştırma, Vilayanur S. Ramachandran ve William Hirstein’in “Sanatın Sekiz Yasası” çerçevesinde, antropomorfik karakterlerin neden bu denli etkili olduklarını estetik haz, görsel dikkat ve beyin temelli algı süreçleri üzerinden açıklamayı hedeflemektedir. Çalışmanın yöntemi, nitel araştırma yaklaşımı çerçevesinde yapılandırılmış olup, antropomorfik karakter tasarımlarına sahip animasyon filmlerinden (Zootopia, Turning Red, Ratatouille) seçilen örnekler üzerinden betimsel analiz gerçekleştirilmiştir. İncelemede, karakter tasarımlarında görülen abartı, görsel metaforlar, simetri, figürün yalınlaştırılması/izolasyonu ve kontrast gibi biçimsel unsurlar Ramachandran ve Hirstein’in nöroestetik ilkeleriyle ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. Her bir ilkenin, karakterlerin izleyicide oluşturduğu algısal ve duygusal tepkilere nasıl aracılık ettiği ayrıntılı biçimde analiz edilmiştir. Araştırma bulguları, Ramachandran ve Hirstein’in nöroestetik ilkelerinin yalnızca genel bir estetik çerçeve sunmakla kalmayıp antropomorfik karakter tasarımlarında daha belirgin ve işlevsel hâle geldiğini göstermektedir. İnsan benzeri niteliklerin hayvan ya da nesne formuna aktarılması; abartma, sadelik ve özün vurgulanması, görsel gruplaşma ve metaforik çağrışım gibi ilkelerin tasarım sürecinde doğal olarak devreye girmesine olanak tanımakta, bu süreç ise karakterlerin dikkat çekiciliğini, tanınabilirliğini ve duygusal olarak ilişki kurulabilirliğini artırmaktadır. Bu doğrultuda çalışma, antropomorfik karakterlerin yalnızca teknik tasarım becerileriyle değil, aynı zamanda beynin görsel ödül, tanıma ve dikkat mekanizmalarını harekete geçiren nörobilimsel yapılar aracılığıyla anlam kazandığını ortaya koymakta; animasyon karakterlerinin neden bu denli etkileyici ve anlatısal açıdan güçlü olduğunu açıklayan bir teorik temel sunmaktadır. |
|
This study aims to analyse the aesthetic structures of anthropomorphic characters in animated films and the perceptual effects they create in viewers, in line with neuroaesthetic theory. Anthropomorphism is defined as the transfer of human characteristics to animals, objects or natural elements, and is a powerful form of visual expression frequently used in animation character design. In this context, the research aims to explain why anthropomorphic characters are so effective in terms of aesthetic pleasure, visual attention, and brain-based perception processes within the framework of Vilayanur S. Ramachandran and William Hirstein’s “Eight Laws of Art”. The methodology of the study is structured within the framework of a qualitative research approach, and a descriptive analysis was conducted using examples selected from animated films featuring anthropomorphic character designs (Zootopia, Turning Red, Ratatouille). The study evaluated formal elements observed in character designs, such as exaggeration, visual metaphors, symmetry, simplification/isolation of the figure, and contrast, in relation to Ramachandran and Hirstein's neuroaesthetic principles. Each principle was analysed in detail to determine how it mediates the perceptual and emotional responses that characters evoke in viewers. Research findings indicate that Ramachandran and Hirstein’s neuroaesthetic principles not only provide a general aesthetic framework but also become more pronounced and functional in anthropomorphic character design. The transfer of human-like qualities to animal or object forms allows principles such as exaggeration, simplicity and emphasis on essence, visual grouping and metaphorical connotations to naturally come into play in the design process, which in turn increases the characters’ attractiveness, recognisability and emotional relatability. In this regard, the study reveals that anthropomorphic characters gain meaning not only through technical design skills but also through neuroscientific structures that activate the brain’s visual reward, recognition, and attention mechanisms; it provides a theoretical basis explaining why animated characters are so compelling and narratively powerful. |