Bu çalışma, Refik Anadol’un “veri estetiği” yaklaşımı özelinde yapay zekânın çağdaş sanattaki rolünü, estetik deneyimi dönüştürme potansiyelini ve yaratıcı özne paradigmasına etkilerini disiplinlerarası bir perspektifle analiz etmeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın örneklemini, Anadol’un Aktif Strüktürler (Active Structures, 2011), WDCH Rüyaları (WDCH Dreams, 2017), Eriyen Anılar (Melting Memories, 2018), Makine Hatıraları: Uzay (Machine Hallucinations: Space, 2021) ve Denetimsiz (Unsupervised, MoMA, 2022) projeleri oluşturmaktadır. Nitel yöntemle yürütülen çalışmada, doküman analizi (sanatçı röportajları, proje açıklamaları, sergi katalogları), örnek olay incelemesi (seçili eserlerin görsel-işitsel veri analizi) ve kuramsal söylem çözümlemesi (posthümanist sanat, veri felsefesi) teknikleri kullanılmış; veriler betimsel ve tematik içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Bulgular, Anadol’un yapay zekâyı “ortak yaratıcı aktör” konumuna yükselterek insan-merkezli yaratıcılık anlayışını dönüştürdüğünü, dijital-fiziksel sınırları belirsizleştiren eserler ürettiğini ve algoritmik kararların estetik sonuçları doğrudan etkilediğini göstermektedir. Sonuç olarak, bu süreç sanatın ontolojik temelleri, etik sorumluluklar ve entelektüel mülkiyet tartışmaları hakkında disiplinlerarası bir diyalogu zorunlu kılmakta; yapay zekânın çok katmanlı sanatsal etkisine kuramsal bir çerçeve sunmaktadır.
This study aims to analyze the role of artificial intelligence in contemporary art, its potential to transform aesthetic experience, and its impacts on the paradigm of the creative subject through an interdisciplinary perspective, focusing specifically on Refik Anadol’s "data aesthetics" approach. The research sample comprises Anadol’s projects: Active Structures (2011), WDCH Dreams (2017), Melting Memories (2018), Machine Hallucinations: Space (2021), and Unsupervised (MoMA, 2022). Employing qualitative methodology, the study utilized document analysis (artist interviews, project descriptions, exhibition catalogs), case study analysis (audiovisual data analysis of selected works), and theoretical discourse analysis (posthumanist art, philosophy of data); data were evaluated through descriptive and thematic content analysis. Findings reveal that Anadol transforms anthropocentric notions of creativity by elevating AI to the status of a "co-creative agent," produces works that blur digital-physical boundaries, and enables algorithmic decisions to directly influence aesthetic outcomes. In conclusion, this process necessitates an interdisciplinary dialogue concerning art’s ontological foundations, ethical responsibilities, and intellectual property debates, while providing a theoretical framework for AI’s multidimensional artistic impact.