Bu çalışma, kuşaklararası travma aktarımı ile yetişkinlikte kurulan romantik ilişkilerdeki bağlanma dinamikleri arasındaki çok katmanlı ilişkiyi incelemektedir. Kuşaklararası travma, bireyin doğrudan deneyimlemediği ancak önceki kuşakların işleyemediği travmatik yaşantıların; ebeveynlik stilleri, iletişim örüntüleri ve duygusal tutumlar yoluyla sonraki nesillere aktarılmasını ifade eder. Bağlanma kuramı ve psikanalitik perspektif doğrultusunda, çocukluk döneminde travmayla şekillenen erken ilişki deneyimlerinin, yetişkinlikteki romantik ilişkilerde güven, yakınlık kurma ve duygusal düzenleme gibi temel işlevleri etkilediği görülmektedir. Araştırmalar, travmaya maruz kalmış ebeveynlerin çocuklarında kaygılı, kaçıngan ya da dağınık bağlanma örüntülerinin daha sık geliştiğini ve bu örüntülerin ilişkisel sorunlara zemin hazırladığını göstermektedir. Ayrıca, narsistik ve borderline kişilik yapılanmalarının gelişiminde erken dönem travmaların ve bağlanma bozukluklarının etkili olduğu vurgulanmaktadır. Savaş, göç, baskıcı ebeveynlik gibi tarihsel ve kültürel travmaların, romantik ilişkilerdeki bağlanma biçimlerini özgün biçimlerde etkilediği gözlemlenmektedir. Sonuç olarak bu çalışma, romantik ilişkilerin yalnızca geçmiş travmatik deneyimlerin yeniden canlandığı sahneler değil; aynı zamanda güvenli bağlanma figürleri aracılığıyla duygusal iyileşmenin ve yeniden yapılanmanın mümkün olduğu ilişkisel alanlar olabileceğini ileri sürmektedir. Bu bağlamda, psikoterapötik müdahaleler ve psiko-eğitim programları tasarlanırken kuşaklararası travma aktarımının bireyin duygusal, ilişkisel ve gelişimsel süreçleri üzerindeki etkilerinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiği önerilmektedir.
This study explores the multilayered relationship between intergenerational trauma transmission and attachment dynamics in adult romantic relationships. Intergenerational trauma refers to the transmission of unprocessed traumatic experiences from previous generations to the next, through parenting styles, communication patterns, and emotional attitudes, even when not directly experienced by the individual. In line with attachment theory and psychoanalytic perspectives, early relational experiences shaped by trauma are shown to significantly affect core relational functions in adulthood, such as trust, emotional intimacy, and affect regulation. Research indicates that children of trauma-exposed caregivers are more likely to develop insecure attachment styles—such as anxious, avoidant, or disorganized—which contribute to relational difficulties. Furthermore, early trauma and attachment disruptions have been highlighted as influential in the development of narcissistic and borderline personality structures. Historical and cultural traumas, such as war, migration, and authoritarian parenting, have also been observed to uniquely shape attachment patterns in romantic relationships. Ultimately, this study argues that romantic relationships are not solely spaces where past traumas are reenacted, but may also serve as relational contexts for emotional healing and restructuring through secure attachment figures. In this regard, it is suggested that psychotherapeutic interventions and psychoeducational programs should take into account the influence of intergenerational trauma transmission on individuals’ emotional, relational, and developmental processes.