Tarihî yapılar, bulundukları dönemin mimari anlayışını, kültürel mirasını ve toplumsal yaşam dinamiklerini yansıtan önemli unsurlar olarak kabul edilmektedir. Ancak zamanla işlevini kaybeden birçok yapı, bakımsızlık ve kullanım eksikliği nedeniyle zarar görmekte ve yıkılma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu bağlamda, yeniden işlevlendirme (adaptive reuse), tarihî yapıların fiziksel bütünlüğünü koruyarak çağdaş kullanım ihtiyaçlarına adapte edilmesini sağlayan önemli bir koruma stratejisi olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, Bilecik Aşevi’nin yeniden işlevlendirme süreci ele alınmış, yapıya uygulanan mekânsal, taşıyıcı sistem, teknik donanım ve çevresel müdahaleler incelenmiştir. Osmanlı döneminde toplumsal dayanışma ve sosyal yardımlaşma amacıyla inşa edilen bu yapı, zaman içinde farklı işlevler üstlenmiş ancak sonunda atıl duruma düşmüştür. 2002 yılında başlayan restorasyon ve yeniden işlevlendirme süreci kapsamında, yapı 2009 yılında Bilecik Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü olarak yeniden kullanıma kazandırılmıştır. Araştırmada, Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü arşivinden elde edilen veriler incelenmiş, yerinde gözlem ve literatür taraması yöntemleri kullanılmıştır. Yapının mimari özellikleri, restorasyon süreci ve yeni işlevine uygun hale getirilme süreci detaylandırılmıştır. Bulgular, yapının yeniden işlevlendirilmesi sürecinde mekânsal organizasyonun korunduğunu, teknik ve yapısal müdahalelerin sürdürülebilir bir koruma anlayışıyla ele alındığını göstermektedir. Sonuç olarak, Bilecik Aşevi’nin yeniden işlevlendirilmesi, tarihî yapıların korunması ve sürdürülebilir kullanımı açısından başarılı bir örnek teşkil etmektedir. Bu çalışma, tarihî yapıların çağdaş kullanıma nasıl adapte edilebileceğini analiz etmekte ve yeniden işlevlendirme süreçlerinin kültürel sürdürülebilirlik açısından önemini vurgulamaktadır.
Historical buildings are significant elements that reflect the architectural understanding, cultural heritage, and social dynamics of the period in which they were constructed. However, over time, many of these buildings lose their function, suffer damage due to neglect and lack of use, and face the risk of demolition. In this context, adaptive reuse emerges as a crucial conservation strategy that ensures the preservation of the physical integrity of historic structures while adapting them to contemporary usage needs. This study examines the adaptive reuse process of Bilecik Imaret, analyzing the spatial, structural, technical, and environmental interventions applied to the building. Originally built during the Ottoman period to support social solidarity and charitable activities, the structure underwent multiple functional changes over time but eventually became abandoned. Within the scope of the restoration and reuse process that began in 2002, the building was repurposed as the Bilecik Provincial Directorate of Culture and Tourism in 2009. The research methodology includes an analysis of archival documents obtained from the Eskişehir Regional Board for the Conservation of Cultural Heritage, as well as on-site observations and a literature review. The architectural characteristics of the structure, the restoration process, and its adaptation to a new function are examined in detail. Findings indicate that the spatial organization of the building has been preserved throughout the reuse process and that the technical and structural interventions were implemented with a sustainable conservation approach. As a result, the adaptive reuse of Bilecik Imaret represents a successful example of the conservation and sustainable use of historic structures. This study analyzes how historical buildings can be adapted for contemporary use and highlights the importance of adaptive reuse processes in ensuring cultural sustainability.