1950 yılında yapılan genel seçimleri Demokrat Parti’nin kazanmasının ardından Türkiye’de birçok köklü değişiklik yaşanmıştır. Türkiye’nin kentleşme süreçlerinin bu değişikliklerden azade olması beklenemezdi. Türkiye’nin kentleşme tarihi anlatılırken yapılan dönemlemeler 1950 yılını nirengi almıştır. 1950 ile başlayan süreç farklı adlandırmalarla da olsa benzer bir anlatımla irdelenmiştir. Bu dönem kentleşme ithal ikameci sanayi hamlesinin birlikte ilerlediği bir modernite arayışına tekabül etmektedir. Türkiye kentleşmesi değişirken en büyük etki ise İstanbul’da yaşanmıştır. İstanbul'un sanayi alanları genişlerken yeni sanayi bölgeleri de oluşmaya başlamış, bu çekici güç ile Türkiye'nin değişen tarım politikasıyla kırsal alanda yaşanan itici unsurlar birleşince, İstanbul'a büyük bir göç başlamıştır. Politika yapıcılar, yaşanan bu göç neticesinde ortaya çıkan barınma sorununu kamu arazilerine yapılan gecekonduları görmezden gelerek aşmaya çalışmışlardır. Bu iç göç kentsel mekânı değiştirirken bir yandan da 1950 ve 1951 yıllarında Bulgaristan’daki Türklerin Türkiye’ye göç etmesi durumu ortaya çıkmıştır. Bu göç ile yaklaşık olarak 154 bin civarında kişi Türkiye’ye gelmiştir. Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin iskân edilmesi aşamasında ülkenin farklı bölgelerine değişen sayılarda göçmen dağıtılmıştır. Bu göçmenlerin bir kısmının, o günlerde İstanbul'da boş bir alan olan Taşlıtarla'da iskân edilmesine karar verilmiştir. Taşlıtarla bugünün İstanbul’unda Gaziosmanpaşa ilçesinin merkezini oluşturmaktadır. 16 Nisan 1951 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Bulgaristan’dan gelen göçmenler “iskânlı göçmen” kategorisine alınmıştır. Böylece bu göçmenler için iskân edildikleri yerlerden biri olan Taşlıtarla’da 2037 hanelik ayrık nizam, tek katlı, 2 oda, bir hol ve ıslak hacimlerden oluşan temel ihtiyaçların giderilebildiği yapılar inşa edilmiştir. Bu çalışmada, göçmenlerin iskânı için devlet eliyle planlı olarak temelleri atılan bir yerleşim olan Taşlıtarla’nın mekânsal dönüşüm süreci değerlendirilmektedir. Bu yapıların düzenli konumlanışları ile hemen yanlarına yapılan düzensiz gecekonduların varlıkları bir tezat teşkil etse de iki grup yapı da kentsel hizmetlerden aynı oranda mahrum kalmışlardır. Göçmen konutları bugünün ilçe merkezinin kalbini teşkil ederken yerlerini bitişik nizam, 5-7 katlı betonarme yapılara bırakmıştır.
In 1950, after the Democrat Party won the general elections, many radical changes took place in Turkey. Turkey's urbanisation processes could not be expected to be free from these changes. When describing the history of Turkey's urbanisation, 1950 is taken as a triangulation point. The process starting with 1950 has been analysed with a similar narrative, albeit with different nomenclatures. Urbanisation in this period corresponds to a search for modernity in which the import-substituting industrial move progressed together. While the urbanisation of Turkey was changing, the biggest impact was experienced in Istanbul. As the industrial areas of Istanbul expanded, new industrial zones began to emerge, and when this attractive force was combined with the repulsive factors in rural areas due to Turkey's changing agricultural policy, a great migration to Istanbul began. Policy makers tried to overcome the housing problem that emerged as a result of this migration by ignoring the gecekondus built on public lands. While this internal migration changed the urban space, the migration of Turks from Bulgaria to Turkey in 1950 and 1951 also emerged. Approximately 154 thousand people came to Turkey with this migration. During the resettlement of immigrants from Bulgaria, varying numbers of immigrants were distributed to different regions of the country. It was decided to settle some of these immigrants in Taşlıtarla, which was an empty area in Istanbul at that time. Taşlıtarla constitutes the centre of Gaziosmanpaşa district in today's Istanbul. With the Decree of the Council of Ministers dated 16 April 1951, immigrants from Bulgaria were included in the category of ‘settled immigrants’. Thus, in Taşlıtarla, which is one of the places where these immigrants were resettled, 2037 households were built in split-order, single-storey buildings consisting of 2 rooms, a hall and wet areas, where basic needs could be met. This study evaluates the spatial transformation process of Taşlıtarla, a settlement whose foundations were laid by the state for the purpose of resettling immigrants. Although the regular positioning of these buildings contrasts with the irregular gecekondus built right next to them, both groups of buildings were equally deprived of urban services. While the immigrant dwellings constitute the heart of today's district centre, they have been replaced by 5-7 storey reinforced concrete buildings with adjoining order.