İkinci dil öğrenme ve öğretme faaliyeti günümüzde önemli sorunlar arasındadır. İkinci dil öğrenmede yazma, dilbilgisi ve okuma ağırlıklı olan geleneksel yaklaşım hâlâ yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte bu geleneksel yaklaşımın etkililiğini değerlendiren sistematik bir değerlendirme literatürde henüz ortaya konmamıştır. Bu makalede ikinci dil ediniminde geleneksel yaklaşım eleştirel olarak incelenmiştir. Dil öğrenme, yeni öğrenilen kavramların bellek sisteminde etkin kullanımını gerektirmektedir. Bu makalede dil öğrenmede geleneksel yaklaşımın değerlendirilmesi, beyin fırtınasında düşünce üretim süreciyle ilgili olarak geliştirilen Bilişsel Uyarılma ve Semantik Bellekte Düşünce Arama modellerine göre yapılmıştır. Ayrıca can sıkıntısı bu süreçte incelenmesi gereken modellerden biridir. Bu yaklaşımların zayıf ve güçlü yönleri bu modellerde ve son yıllarda yapılan araştırmalarla ortaya konmaktadır. Bu inceleme sonunda dilbilgisi ağırlıklı dil öğrenmenin düşük uyarılma, uzun bellekte etkisi zayıf bir etki ve can sıkıntısı yaratma potansiyeli yüksek olan bir teknik olduğu ortaya çıkmıştır. Öte yandan, bebeklerde dil öğrenmeyi izleyen doğal yöntemin yüksek uyarılma, uzun bellekte etkisi güçlü bir etki ve düşük düzeyde can sıkıntısı yaratma potansiyeli olduğu saptanmıştır. Bu bulguların eğitimde doğurguları tartışılmaktadır.
Learning a second language is among the important issues today. The traditional approach of learning a second language, which is heavily based on writing, grammar, and reading, is still widely used. However, a systematic review evaluating the effectiveness of this traditional approach has not yet been revealed in the literature. This article critically examines the traditional approach to second language acquisition. Language learning requires the effective use of newly learned concepts in the memory system. In this article, the evaluation of the traditional approach in language learning was made according to the Cognitive Arousal and Idea Search in Semantic Memory models developed concerning the idea generation process in brainstorming. Besides, boredom is one of the models that should be examined in this process. The weaknesses and strengths of these approaches are revealed in these models and recent years. At the end of this examination, we determined that grammar-based language learning is a technique with low arousal, a weak effect on long memory, and a high potential to cause boredom. On the other hand, the natural method following language learning in babies has high arousal, a strong effect on long memory, and a low level of boredom potential. Implications of this finding were discussed in education.