Şiddet geçmişten günümüze önemli bir toplumsal problem olarak varlığını sürdürmüştür. Şiddete uğrayanlar elbette yalnızca kadınlar değildir. Fakat geçmişten bu yana şiddete en çok maruz kalan şüphesiz kadınlar olmuştur ve bu durum şiddet denildiğinde akla kadının gelmesine neden olmuştur. Şiddet toplumsal bir problemdir ve sebepleri değerlendirildiğinde erkek egemen toplum anlayışının karşımıza çıkması muhtemeldir. Geçmişten bu yana toplum tarafından kadın ve erkeğe yüklenmiş cinsiyet rolleri bulunmaktadır. Şiddet eyleminin sebeplerini açıklamaya yönelik pek çok çalışma bulunmaktadır. Şiddetin sebepleri her kaynakta farklı ele alınsa ortak yönleri fazlalıktadır. İnsanların içinde bulundukları ekonomik durum, hayat şartları, içinde yaşadıkları çevre ve aile yapısı gibi pek çok etken şiddet eyleminin oluşmasında rol oynamaktadır. Toplumda erkeğe dair genel algı evine bakan, otoriteyi ve gücü elinde bulunduran şeklindeyken, kadına dair algı ise erkeğe göre daha az özgür, erkeğinin sözünü dinleyen, en önemli görevi evine ve ailesine bakmak olan bir anlayıştadır. Açıkça görülen bu erkek egemen yapı şiddet olaylarının yaşanma sebeplerinden biridir. Şiddet türü ve sebebi ne olursa olsun şiddete uğrayan kişiyi psikolojik olarak derinden etkileyen bir durumdur. Aile içinde eşinden çocuğundan ya da diğer aile bireylerinden şiddet gören kadın şiddet sonrası travmaya bağlı suçluluk duygusu hissetmektedir. Bazı şiddet mağdurları şiddet gördüklerini çevresi ile paylaşarak çeşitli destekler alsa da hala şiddet gördüğünü saklayan ve hiçbir destek almayan kadınların bulunduğu aşikardır. Çalışmada aile içinde şiddete maruz kalan kadınların travmaya bağlı suçluluk düzeylerinin psikolojik dayanıklılık ile ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Bu bağlamdaşiddetin türleri, şiddetin olası sebepleri, aile içi şiddet, kadına yönelik aile içi şiddet gibi konular irdelenmiştir. Öte yandan aile içinde yaşanan şiddet sonrası kadının hissettiği suçluluk duygusu, psikolojik dayanıklılığı, travmaya bağlı suçluluk duygusu ile başa çıkma yaklaşımları, başa çıkmada psikolojik dayanıklılık ve başa çıkma destek sistemleri üzerinde durulmuştur.
Violence has continued to be an important social problem from the past to the present. Of course, it is not only women who are subjected to violence. However, women have undoubtedly been the most exposed to violence since the past, and this has brought women to mind. Violence is a social problem. Since the past, there are gender roles attributed to women and men by society. There are many studies to explain the causes of violence. If the causes of violence are handled differently in each source, they have more in common. Many factors such as the economic situation of people, their living conditions, the environment they live in and the family structure play a role in the formation of violence. While the general perception of men in society is that of looking at the house, holding authority and power, the perception of women is less free than the male, listening to the word of the man, and the most important duty is to look at his home and his family. Clearly, this male-dominated structure is one of the causes of violence. Whatever the type and cause of violence, it is a condition that deeply affects the person who is subjected to violence psychologically. In the family, the woman who has been subjected to violence from her husband, her child or other family members feels guilt after trauma. Although some victims of violence share various types of support with their environment, it is evident that there are still women who hide that they are exposed to violence and do not receive any support. The aim of this study was to evaluate the relationship between trauma-related guilt levels and psychological resilience of women exposed to domestic violence. In this context, the types of violence, possible causes of violence, domestic violence, domestic violence against women are examined. On the other hand, the feelings of guilt, psychological resilience, coping with trauma-related guilt, psychological resilience in coping and coping support systems are emphasized.