Osmanlı döneminde bir yerleşime şehir denebilmesinin şartlarından biri de “ticarethanelerdir”. Şehirlerdeki pazaryerleri, hanlar, çarşılar ve bedestenler gibi ticaret yapıları, ekonomik canlılık getirerek şehir gelişimine olumlu yönde katkı sağlarlar. Çankırı, Osmanlı döneminde ana yol güzergâhları üstünde bulunmaması nedeniyle, fazla uğrak noktası olamamıştır. Bu olumsuzluğa rağmen, özellikle şehir ve civar halkın ihtiyaçlarına karşılık verebilecek nitelikte ticaret yapılarına sahipti. Gerek 16. yüzyıla tarihlenen tahrir defterlerinden, gerekse 19. yüzyılda şehre gelen seyyahlardan şehrin kendine ve civara yetecek ticarethanesinin varlığından haberdar olmaktayız. 1903 tarihli son salnamede 5 hanın varlığından bahsedilmektedir. Maalesef bu ticarethanelerden yalnızca konumuz olan üç yapı, günümüze harap vaziyette gelebilmiştir. Çalışmamızda, ikisi şehir-içi han, biri depo binası olarak inşa edilmiş üç yapının mimari özellikleri ayrıntılı biçimde tanıtılmıştır. Yayınlarda geçen Geç Osmanlı dönemine ait örneklerle benzerlikleri ve farkları karşılaştırılarak değerlendirilmiş ve bu eserler arasındaki yerleri ortaya konulmuştur. Sonuçta, konumuz olan iki hanın tek avlulu, üç katlı ve revaklı plan şemaları, avlu, kat ve mekân düzenlemeleri ile 15. yüzyıldan beri şehir-içi hanlarda görülen uygulamaların, devamı niteliğinde, geç dönemde bile tercih edilen şemalar oldukları belirlenmiştir. Depo binası ise, cephe düzenlemesiyle, 19. yüzyıl kamu yapılarının cephelerinde görülen bazı ayrıntıların, taşradaki küçük bir yapıda bile uygulama alanı bulduğunu göstermektedir. Bu eserlerin şehrin sosyo-ekonomik durumuna ışık tutan yapılar olması bağlamında restore edilerek korunmaları hususunu önemle vurgulamak çalışmamızın asıl amacıdır.
One of the conditions of being able to call a settlement a city during the Ottoman period was the trade houses. Commercial structures such as marketplaces, inns, bazaars and covered market contribute to the development of the city by bringing economic vitality. Çankırı was not a popular stopping point since it was not on the main road routes during the Ottoman period. Despite this negativity, it had commercial structures that could meet the needs of the city and the surrounding people in particular. We are aware of the existence of the city's own and neighboring trade houses, both from the 16th century tahrir notebooks and from the travelers who came to the city in the 19th century. In the 1903 last Salname, the existence of 5 inns was mentioned. Unfortunately, these three buildings, which are the only subject of our study, have survived to the present day in ruins. In this study, the architectural features of three buildings, two of which were built as inner-city inns and one as a warehouse, were introduced in detail. The similarities and differences between the examples of the Late Ottoman period in the publications were evaluated by comparing them and their place among these works was revealed. As a result, it was determined that the two khans, which are our subject, are the preferred schemes, even in the late period, which are the continuation of the practices seen in inner-city inns since the 15th century with single courtyard, three-storey and portico plan schemes, courtyard, floor and space arrangements. The warehouse, on the other hand, shows that with the façade arrangement, some details found on the facades of 19th century public buildings have found application even in a small provincial building. The main purpose of our study is to emphasize the importance of restoration and preservation of these works in the context of being the structures that shed light on the socio-economic situation of the city.