Doğu Akdeniz’de son dönemlerde ortaya çıkan hidrokarbon kaynakları bölgeye olan ilgiyi artırarak kıyıdaşlar arasında gerilimi de tetiklemiştir. 2003 yılından bu yana Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin komşuları ile Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bölgede yokmuşçasına yürürlüğe koyduğu iki taraflı deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşmaları Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarını ihlal etmekte, Türkiye bu antlaşmaların geçersiz olduğunu ileri sürmektedir. Bu kapsamda, çalışmanın konusunu oluşturan Türkiye’nin Libya Ulusal Hükümeti ile Doğu Akdeniz’de yetki alanlarını sınırlandırmak amacıyla 29 Kasım 2019’da imzaladığı Mutabakat Muhtırası, her iki devletin uluslararası hukuk alanında haklarını ve çıkarlarını güvence altına almayı amaçlayan çok önemli bir adım olmuştur. Söz konusu Mutabakat, tarafların Doğu Akdeniz’de oyun belirleyici aktörler haline gelmesini sağlayarak ihtiyaç duydukları enerji kaynaklarına ulaşmaları için hukuki bir zemin oluşturmuştur. Bu çalışmada öncelikle, uluslararası hukuk açısından uluslararası antlaşma özellikleri taşıyan ilgili Muhtıra’nın içerdiği hükümler kapsamında hukuki niteliği tespit edilecektir. Ardından yükselen bütün itirazlara rağmen, Mutabakat Muhtırası’nın Birleşmiş Milletler tarafından tescil ettirilmesinin uluslararası hukuk açısından anlamı ve önemi üzerinde durularak bu konuya ilişkin bir değerlendirme yapılacaktır.
Hydrocarbon resources that have recently emerged in the Eastern Mediterranean have increased the interest in the region and triggered the tension among the riparians. Since 2003, the Greek Cypriot Administration of Southern Cyprus has been signing bilateral agreements concerning maritime jurisdiction areas with the different countries in the Eastern Mediterranean. Turkish Republic of Northern Cyprus and Turkey have claimed that these agreements are void. In this context, a Memorandum of Understanding (MoU) regarding the delimitation of Maritime Jurisdiction Areas in the Mediterranean Sea was executed on November 27, 2019 between Republic of Turkey and Libya is a pivotal step for both states to protect their rights and interests. The mentioned MoU created a legal basis for the parties to reach the energy resources they need by enabling them to become the game-host actors in the Eastern Mediterranean. The aim of this article is primarily to determine the legal character in the light of the provisions of MoU. Afterwards, an evaluation will be made on the meaning and importance of registration of the MoU by the United Nations in terms of international law.