Yirminci yüzyıldan itibaren sanayi ve teknoloji alanında birçok gelişmeler yaşandı. Yaşanan gelişmeler bilgiyi dünyanın her yerine çok kısa süre içerisinde ulaştırabilir hale getirdi. İnternet ve sosyal medyanın insan hayatına girmesi ile bu durum zirveye ulaştı. Mesajın alıcıya ulaşma süresinin kısalması ile küresel bir kültür ortaya çıktı. Dünyanın farklı iki noktasında insanlar aynı anda aynı duyguları yaşar hale geldi. Kültürel miraslarının geleceğe aktarılması hususunda teknolojik gelişmeleri kendileri için büyük tehlike olarak gören uluslar, yeni yöntem arayışına girdiler. İnsanların kullandıkları kitle iletişim araçlarına içerik hazırlayarak bu probleme çözüm üretebileceklerini savundular. Yaşayan kültürel miras ürünlerini film, dizi, çizgi film, eğlence programı gibi birçok medya unsurlarına subliminal olarak yerleştirdiler. Folklor ve derleme çalışmaları ülkemizde istenen seviyeye ulaşamamıştır. Batılı ülkeler derleme çalışmalarını bitirmesi ve derlenen malzemeleri farklı alanlarda kullanırken ülkemizin çoğu yöresinin derleme çalışmaları bitmemiştir. Derleme çalışmalarının bitmemesi bir problem iken gelişen teknoloji ve ortaya çıkan küresel kültür ile birlikte daha büyük problem olan kültürel aktarım karşımıza çıkmaktadır. Bu makalede yaşayan kültürel mirasın aktarımında medyanın önemli bir araç olduğunu kanıtlayan “Fındık Veresiye Filmi Bağlamında Somut Olmayan Kültürel Miras ve Medya İlişkisi” adlı doktora tezinde yapılan analizlerin cinsiyet rolleri açısından değerlendirilmesine yer verilmiştir.
Since the twentieth century, many developments took place in the field of industry and technology. Recent developments have made information available to all parts of the world in a very short period of time. This situation has reached its peak with the introduction of internet and social media into human life. A global culture emerged with the shortening of the time the message reached the recipient. At different points in the world, people have the same feelings at the same time. The nations, which saw the technological developments as a great danger for their transfer of their cultural heritage to the future, sought new methods. They argued that people could create solutions to the problem of mass media. They put the living cultural heritage products subliminally into many media elements such as films, series, cartoons, entertainment programs. Folklore and compilation studies did not reach the desired level in our country. While Western countries have completed their studies and used the compiled materials in different fields, the compilation studies of most of our country have not been completed. While the problem of compilation is not a problem, there is a problem of cultural transfer which is a bigger problem with the developing technology and the emerging global culture. In this article, the analysis of the doctoral thesis named “Intangible Cultural Heritage and Media Relations in the Context of Fındık Veresiye Film which proves that the media is an important tool in the transfer of the living cultural heritage is evaluated in terms of gender roles.