Lessing’in çoğu hikayesinde belli başlı iki konu, sorunsallık bağlamında ele alınır: feminizm ile öznel kimliğini inşa çabası olarak da adlandırabileceğimiz varoluşsal bütünlüğe ulaşma isteği. Daha çok kadın kahramanlar üzerinden bu iki temayı işleyen yazarın temel kaygısı bir insan ve birey olarak cinsel ayrımcılığa uğradığını düşündüğü kadının aile, toplum ve geniş anlamıyla da hayatta duyup yaşadıklarını, karşılaştıkları sorunları ele alır. Böylelikle, kadınsı duyuşlarla yola çıkan kahramanın bilinçlenme süreci, sonradan daha üst bir seviye olan varoluşsal problemlere varıp dayanarak ontolojik bir referansa bağlanır. Bu bağlamda, Susan’ı, kendine yabancılaşma, anlam sorunu, eşya ve varlıkla uyumlu ve düzenli bir ilişki kuramama, derin benliğinden kopup gelen öznel ve bireysel bütünlüğü yakalayamama endişesi gibi varoluşsal sıkıntı ve sorunların ortasında buluruz. Buraya kadar egzistansiyalistleri daracık bir patikadan izlemeye çalışan Susan, Sartre’ın özünü gerçekleştirme ve Camus’nün absürd bilincine ulaşma olarak adlandırdıkları varoluşsal süreci tamamlayamadan, düğümün çözümünde egzistansiyel tutuma aykırı davranmak pahasına intihar ederek trajik sonla buluşur.
In most of Lessing’s stories two main themes are handled within problematic context: feminism and the will to reach existentialist integrity which may be regarded as the endeavor to construct the subjective identity. The main concern of her stories deals with the problems the woman – whom she thinks is exposed to sexual discrimination as an individual- experiences through her bonds with the family, society and the life in wider terms. Within this context, Susan can be perceived as in the middle of existentialist problems such as alienation to oneself, meaning complication, inability to establish a steady relationship with the object and entity, anxiety of inability to establish subjective and individual integrity. Following the existentialists from a narrow path so far, Susan, without being able complete the existentialist processes of Sartre’s ‘self realization’ and Camus’s ‘reaching absurdity in consciousness, ends up committing suicide at the cost of acting against existential behavior.