Çağımız dünyası toplumlarında gerçekleşen hızlı teknoloji değişiklikleri sonucunda toplumsal düzeyde özel hayat ve iş hayatında mevcut sorunlara çözüm getirirken ek olarak yeni sorunlar, tehlikeler ve riskleri beraberinde getirmektedir. Ambulans hizmetleri çalışanları genellikle bireylerin çoğunlukta olduğu yerlerde acil vakalara olay yerinde ve/veya ambulans ortamında müdahale etmelerinden dolayı bu tehlike ve risklere daha fazla maruz kalmaktadır. Bu çalışanlar iş sağlığı ve güvenliği açısından da fiziksel (gürültü, titreşim, radyasyon vb.), kimyasal (lateks alerjisi, anaflaktik şok vb.), biyolojik (iğne batması, kan ve vücut sıvıları teması sonucu gerçekleşen hastalıklar vb.), ergonomik (zorlayıcı tekrarlı hareketler, uygun olmayan şekilde yük taşıma vb.) ve psikososyal (şiddet, tükenmişlik, depresyon vb.) anlamda diğer meslek gruplarına göre daha fazla risklere maruz kalmaktadırlar. Ayrıca olay yerine intikal etmek için istasyondan çıkarken düşme, kayma gibi ve olay yeri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları zaman elektrik çarpması, yangın çıkması gibi ikincil kazalara maruz kalabilmektedirler. Belirtilen riskler ve tehlikelerden dolayı ambulans hizmetleri çalışanlarının karşılaştıkları mesleki risklerin iş sağlığı ve güvenliği açısından incelenmesi önemli bir konu haline geldiği düşünülmektedir. Bu meslek grubuna mensup çalışanların tam iyilik hallerinin korunması, iş ve özel hayatlarını daha verimli sürdürebilmeleri için yeterli sayıda personel istihdamına, çalışma koşullarının iyileştirilmesine, damgalanma korkusu yaşamadan psikolojik destek almalarının sağlanması, hasta ve/veya hasta yakınları tarafından yaşadıkları şiddet olaylarının önlenmesi için bireylerin eğitilmesi, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kapsamında eğitimlerinin düzenli alınması, çalışma saatlerinin ve nöbet sistemlerinin aşırı yük getirmeyecek şekilde düzenlenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
The contemporary world has witnessed accelerated technological developments. While these advancements offer effective solutions to prevalent challenges in private and business sectors, they concomitantly introduce new issues, hazards, and risks. Among these, those employed in ambulance services face heightened exposure to hazards and risks due to their involvement in emergency situations and the ambience of the ambulance environment, which is frequently characterized by the presence of individuals. In the context of occupational health and safety, these employees are exposed to a range of risks, including physical (e.g., noise, vibration, radiation), chemical (e.g., latex allergy, anaphylactic shock), biological (e.g., needle stick, diseases caused by contact with blood and body fluids), ergonomic (e.g., forceful repetitive movements, inappropriate load carrying), and psychosocial (e.g., violence, burnout, depression). Moreover, these individuals may encounter secondary accidents, such as falling, slipping while departing the station to reach the incident location, and lacking sufficient information about the scene, which can lead to exposure to secondary accidents, including electric shock and fire hazards. In light of the aforementioned risks and dangers, it is imperative to examine the occupational risks faced by ambulance services employees in terms of occupational health and safety. To ensure the optimal well-being of these employees, it is imperative to implement adequate staffing levels, enhance working conditions, provide access to psychological support without the concern of stigmatization, educate personnel on how to prevent violence from patients and/or their relatives, ensure regular occupational health and safety training, and optimize work schedules and shift systems to minimize undue stress.