Osmanlı Devleti kurulduğu dönemlerden itibaren eğitime önem vermiş bir devletti. Daha Orhan Bey zamanında İznik’te bir medrese kurulması ve başına bir müderrisin görevlendirilmesi bunun en önemli göstergelerindendir. Osmanlı Devleti medrese geleneğini kendisinden önceki Türk devletlerinden miras almış, bu mirası geliştirerek özellikle bazı dönemlerde üst düzey bir eğitim kalitesine ulaşmıştır. Medreseler sadece eğitim hizmeti vermekle kalmamış, Osmanlı bürokrasisinin yetişmiş insan ihtiyacını karşılama hususunda da önemli rol oynamışlarıdır. Medreseler birçok görevlinin hizmet verdiği ve daha çok vakıflar aracılığıyla varlıklarını sürdüren kurumlardı. Bu kurumun en yetkili amiri ise müderrislerdi. Müderrisler toplum içerisinde önemli bir yere sahip olan saygın kişilerdi. Her medresede bir müderris bulunur, ona yardım eden görevlilerle eğitim devam ettirilirdi. Bazı dönemlerde ünlü isimlerin bu görevi yürüttükleri ve sonra şeyhülislamlığa kadar yükseldikleri de görülmüştür. Müderrislerin tayini klasik dönemde son derece titiz bir şekilde yapılmış, adaylar çeşitli aşamalardan geçerek bu göreve ulaşılabilmiştir. Ancak sonraki dönemlerde bur durumun bozulmaya başladığı görülmektedir. Özellikle İstanbul, Bursa, Edirne gibi şehirlerde bulunan müderrisler daha ön planda yer almış ve üst makamlara ulaşma hususunda avantajlı olmuşlardır. XVI. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nin gücünün zirvesinde olduğu bir zaman dilimiydi. Medreseler de bu süreçte etkinliğini muhafaza ederek örgün eğitim sisteminin en önemli parçası olma özelliklerini korumuşlardır. Kemalpaşazade gibi bu devrin önemli müderrisleri dönemin siyasi akışında etkili rol oynamışlardır. Bu çalışmada hem Osmanlı eğitim sisteminde müderrislerin özelliklerine değinilecek hem de XVI. Yüzyılda müderrislerle ilgili bazı tespitler yapılacaktır.
The Ottoman Empire was a state that gave importance to education since its foundation. The establishment of a madrasah in Iznik during the time of Orhan Bey and the appointment of a mudarris as its head are the most important indicators of this. The Ottoman Empire inherited the madrasah tradition from the previous Turkish states, and by developing this heritage, it reached a high level of education quality, especially in some periods. Madrasahs not only provided educational services, but also played an important role in meeting the need for educated people of the Ottoman bureaucracy. Madrasahs were institutions where many officials served and maintained their existence mostly through foundations. The most authorized superiors of this institution were the mudarris. Mudarris were respected people who had an important place in society. There was a mudarris in each madrasah, and education was continued with the staff who helped him. In some periods, it has been observed that famous people held this duty and later rose to the rank of Sheikh-al-Islam. The appointment of mudarris was made very meticulously in the classical period, candidates could reach this position by going through various stages. However, it seems that this situation began to deteriorate in later periods. Especially themudariss in cities such as Istanbul, Bursa and Edirne were more prominent and had an advantage in reaching higher positions. The 16th century was a time when the Ottoman Empire was at the peak of its power.
Madrasahs also maintained their effectiveness in this process and maintained their characteristics of being the most important part of the formal education system.
Important mudarris of this period, such as Kemalpaşazade, played an effective role in the political flow of the period. In this study, the characteristics of professors in the Ottoman education system will be touched upon and some determinations will be made about professors in the sixteenth century.