Avrupa Birliği (AB) Mart 2020’de küresel bir sağlık krizi ile karşı karşıya kalmıştır. COVID-19 pandemi sürecinin başlaması ve hızla bütün dünyaya yayılmasıyla, Üye Devletler izledikleri politikalar nedeniyle eleştirilmiştir. Çin’de başlayan salgın hızla başta İtalya, İspanya, İngiltere gibi Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya yayılmıştır. Salgının ilk günlerinde ihracat kısıtlamalarının başlaması, tıbbi malzemelerin diğer ülkelerle paylaşılması konusundaki isteksizlik, karantina uygulamaları ve sınırların yabancılara kapatılması gibi bir dizi önlem alınmıştır. Bu önlemlerin altında yatan ulusal kaygılar AB normlarının sorgulanmasına yol açmıştır. COVID-19 aşılarının geliştirilmesiyle söz konusu bu ulusal kaygılar aşı milliyetçiliği adı altında yeniden gündeme gelmiştir. Salgının başlangıcında alınan acil önlemlerin ve güvenlik endişelerinin yanına aşı olmayanların seyahat özgürlüğüne kısıtlama getirilmesi, yalnızca belirli aşıları yine belirli dozlarda olmuş kişilere seyahat özgürlüğü tanınması gibi yeni yükümlülükler eklenmiştir. Avrupa’nın bazı ülkelerinde zorunlu aşı tartışmaları devam ederken, Avrupa içerisinde seyahatlerin devam edebilmesi için dijital aşı sertifikası uygulaması geliştirilmiştir. Bu çalışma, AB’nin izlediği aşı politikasının korona virüs süreciyle birlikte verdiği sınavı, biyopolitika kavramı çerçevesinde ele almayı hedeflemektedir. Bu bağlamda COVID-19 salgınında devletlerin iktidar-beden ilişkisini denetim ve gözetim teknolojilerini kullanarak sağlık sektörü içerisinde nasıl kurguladığı, buna karşın bireysel ve toplumsal direnişin nasıl işlediği incelenecektir. Çalışmada ayrıca aşı taraftarlığı ya da aşı karşıtlığı meselesinde biyopolitika ve bireysel rıza ilişkisi sorgulanacaktır.
The European Union (EU) faced a global health crisis in March 2020. Since the start of the COVID-19 pandemic and its rapid spread all over the world, the EU Member States have been criticized due to the policies that they have followed. The pandemic, which started in China, spread rapidly all throughout the world, initially spreading vigorously in several European countries such as Italy, Spain, the United Kingdom. In the early days of the outbreak, a series of measures such as export restrictions, the reluctance to share medical supplies with other countries, and the closing of borders to foreigners, were implemented. The national concerns underlying these measures have led to the questioning of EU norms. After the development of COVID-19 vaccines, these national concerns have become an interest of concern under the name of vaccine nationalism. In addition to the immediate measures and security concerns taken at the beginning of the outbreak, new regulations, such as restricting the freedom of movement of those who are not vaccinated and recognizing the freedom of movement for people who have had certain vaccines in certain doses, have been granted. While the debate on mandatory vaccination continues in some European countries, a digital vaccination certificate application has been developed in order to continue travel throughout Europe. This study aims to address the test of the vaccine policy followed by the EU along with the coronavirus within the framework of the concept of biopolitics. In this context, the study examines how states construct the power-body relationship in the health sector by using control and surveillance technologies in the COVID-19 outbreak and how individual and social resistance works. In addition, it investigates the relationship between biopolitics and individual consent based on the issue of vaccine advocacy and the anti-vaccine push-back.