1250-1517 yılları arasında Mısır ve Suriye'de hükmeden ve devlet sistemi bakımından dünya çapında bir orijinaliteye sahip olan Memlûk Devleti, Ortaçağ Türk-İslam devletleri arasında müstesna bir öneme sahiptir. Ayrıca hükümdarlıklarının neredeyse yarım asır sürdürmeleri de Memlûk’u tarihte önemli kılmaktadır. Böyle güçlü ve uzun dönemli bir devletin elbette sanat alanında bıraktığı eserleri de çeşitlidir ve kaçınılmaz şekilde şahsına münhasırdır. Memlûkların el yazmalarına, günlük kullanılan eşyalara, mimari alan ve süsleme tekniklerine kendi karekterlerini yansıttıkları bilinmektedir. Özellikle mimari alanda hem yapım hem de bezeme tekniklerinde Memlûk imzası sayılan birçok özellik bulunmaktadır. Memlûkların en ihtişamlı eserleri başkentlerinde yani Kahire’dedir. Ancak sınırlarını genişlettikçe ulaşılan şehirlerde de mimari doku üzerinde varlıklarını sürdürmeyi başardıkları görülmektedir. Sultan ez-Zahir Rükneddin Baybars el-Bundukdari döneminde Memlûk bugün ki Kayseri sınırına kadar ulaşmayı başarmıştır. Güneydoğu Anadolu, parçalanmalar başlayana ve nihayet Osmanlı Devleti tarafından kendi topraklarına dahil edilene kadar Memlûk Devleti’ne aitti. Tahta geçen sultanlar, Memlûk Devleti sınırları içindeki her şehirde olduğu gibi, Güneydoğu Anadolu’daki şehirlerde de tahrip olan kale, cami, medrese gibi mimari yapıları onarmış veya buralara kendi isimlerine ait yeni yapılar inşa etmiştir. Güneydoğu Anadolu'da Memlûk Devletine ait olup günümüze ulaşan mimari eserler; Gaziantep, Şanlıurfa ve Adıyarnan’da bulunmaktadır. Bu şehirlerdeki yapıların kitabelerinden veya süslemelerinden anlaşıldığı üzere Memlûklar’dan günümüze altı ayrı cami ulaşmıştır. Araştırmaya konu olan bu dini mimariler Birecik Ulu Camii, Birecik Çarşı Camii, Kilis Ulu Camii, Besni Ulu camii, Besni Çarşı Camii ve Kutlu Doğmuş Camii’dir.
The Mameluke State, which ruled in Egypt and Syria between the years 1250-1517 and had a worldwide originality regarding the state system, has an exceptional importance among the Medieval Turkish-Islamic states. They had pursued their sovereignty for almost half a century and this made them important in history. The artistic works that such a strong and long-lasting state leaves behind are of course various and particularly unique. It is known that the Mamelukes reflect their own characters on their manuscripts, the wares that they use daily, architectural fields and ornamentation techniques. Especially in the field of architecture, in both construction and ornament techniques, there are many properties considered to be a Mameluke signature. The most magnificent works of the Mamelukes are in their capital city, i.e. Cairo. However, works were also seen in the cities reached they expanded their borders and they succeeded in subsisting in architectural texture. Mameluke succeeded in arriving at today’s Kayseri border in the era of Sultan ez-Zahir Rükneddin Baybars el-Bundukdari. Southeastern Anatolia used to belong to the Mameluke State up until the disintegrations started and finally it was included in their own lands by the Ottoman State. The sultans who came to the throne rebuilt the blasted architectural structures in the cities in Southeastern Anatolia as they did in every city within the boundaries of the Mameluke State and built new structures in their own name in these places. The architectural works that belonged to the Mameluke State in Southeastern Anatolia and reached the present day are in Gaziantep, Şanlıurfa and Adıyaman. As can be understood from the epitaphs or ornaments of the structures in these cities, six different mosques were from the Mamelukes. These religious architectures being subject to the study are Birecik Ulu Mosque, Birecik Çarşı Mosque, Kilis Ulu Mosque, Besni Ulu Mosque, Besni Çarşı Mosque and Kutlu Doğmuş Mosque.