Enformasyonun her a(la)nı kuşattığı bu çağda ağlar toplumların adeta sinir sistemi görevini üstlenmektedir. Bedeni ve ruhu ayakta tutan; çöktüğü anda hayati fonksiyonları sekteye uğratan, yoksun ve yoksul hissettiren bu sistem hem her daim beslenebileceği kaynaklara ihtiyaç duyup sağlamlığını korumanın yollarını aramakta hem de sisteme muhtaç toplumları kendine bağ(ım)lı kılmaktadır. Her geçen gün yeni bir ilginç hadisenin vuku bulduğu “hakikat sonrası” çağda ölümün ve yaşamın anlamı da anlamsızlaşmaktadır. “Gerçek” ile “yalan” arasındaki çizginin görünürlüğünü yitirmesi ve “nesnel gerçekliğin” “gerçek dışılığa” mağlup olmasıyla karakterize edilen “Post-truth” dönemde gerçekliği tartışmalı hale getirilen ölüm sonrası da artık sanal alemde kendine yer bulmaktadır. Nitekim olanca heybetiyle ziyaretçilerin karşısında duran “sanal kabristan”lar yaşananların en net göstergelerinden biridir. Ağ toplumu olarak nitelenen bugünün dünyasına ait insanların yalnız maddi değil manevi ihtiyaçlarının tatmininde de sınır tanımayan bir portre çizdiğini ve “hakikat” ile “hakiki olmayan” arasındaki farkın giderek bulanıklaştığı bir ortamda toplumların gerçek olmayandan yana bir tercih geliştirdiğini, simüle edilmiş dini bir motif olarak “sanal kabristan” üzerinden kanıtlamak; vaka analizi ile gerçekleştirilen çalışmanın amacını teşkil etmektedir.
In the age of information that surrounds every area, networks act as the nervous system of societies. This system that keeps the body and soul, disrupts vital functions when it collapses, makes us feel deprived and poor; is always looking for ways to maintain the soundness of the need for resources to be fed and also makes the communities dependent on the system. The meaning of death and life becomes meaningless in “Post-truth” age of a new interesting event is taking place. In the “Post-truth” period characterized by the reality being defeated by the unreal after the line between reality and lies loses visibility; the reality of the afterdeath is made controversial and finds its place in the imaginary world. As a matter of fact, “virtual cemeteries” are one of the clearest indicators of what happened. The aim of the study performed by case analysis is to prove through a virtual cemetery as a simulated religious motif that the people who belong to today's world, which is defined as network society, draw a portrait that knows no limits not only in the satisfaction of their material but also their spiritual needs, and that societies develop an unrealistic preference in an environment where the difference between truth and lies is blurred.