Türk ulusunun binlerce yılı bulan uzun, renkli ve hareketli geçmişi, köklü bir destan geleneğine sahip olmasını sağlamıştır. Bu geleneğin en önemli ürünlerinden biri Oğuz Kağan Destanı’dır. Oğuz Kagan Destanı’nın Milattan önceki yüzyıllara ait olduğu kesin olarak bilinmekle birlikte hangi yüzyıla ait olduğu konusu belirsizliğini korumaktadır. Oğuz Kagan Destanı’nın biri Uygurca, diğeri de Farsça olmak üzere, iki farklı yazılı nüshası vardır. Uygurca Destan, Milattan sonra XIV. yüzyılda Uygur alfabesiyle yazıya geçirilişmiştir. Bu nüsha manzum ve ünik (tek, eşi olmayan)’tir. Nüsha Paris Bibliyotheque National’de muhafaza edilmektedir. Nüshanın baş ve son bölümleri eksiktir. Farsça destan, Reşîd-üd Dîn tarafından kaleme alınmıştır. Oğuz Kagan Destanı’nın Uygur Türkçesiyle yazılmış nüshası üzerindeki ilk çalışmalar Wilhelm Radloff’un ondokuzuncu yüzyılın ortalarındaki araştırmalarıyla başlamıştır. Radloff, 1864’den sonra Orta Asya’da Türkler arasında yaşamıştır. 1890 yılında Oğuz Kagan Destanı’nı tıpkıbasım olarak basmış, 1891 yılında bunun Almanca tercümesini yapmıştır. Aynı konuda Almanların çalışması Alman Türkolog Bang ile başlar. Bang tarafından “Oğuznâme” 1935’te Almanca olarak yayınlandı. Atatürk’ün girişimleriyle aynı yıl Türkiye’ye davet edilen Bang, 33 yaşında iken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne profesör olarak tayin edildi. Bundan bir sene sonra da Almanca yayının Türkçe çevirisi yapıldı. Bu çalışmada 1936 yılında ilk, 1970 yılında da tekrar basımı yapılan Bang W. ve Rahmeti G. R.’nin Oğuz Kağan Destanı temel alınmıştır. Ulusların tarih sahnesine çıkışı, ilk yurtları, diğer uluslarla savaşları, zaferleri, yenilgileri, doğal felaketler (kuraklık, kıtlık, deprem, sel, yangın, salgın hastalıklar), beşeri felaketler (isyanlar, istilalar, devletin bölünmesi ve parçalanması sonucu egemen olan kaos ve anarşi ortamı, törenin uygulanamayışı, göç vb.), birliği sağlayan kağanın savaşta, pusuda ya da hastalık sonucu aniden ölmesi gibi durumlarda yaşanan duygu yoğunluğunun sözlü ve/veya yazılı olarak dile getirildiği eserlerin başlıcaları kronikler ve destanlardır. Yaşanan acılar ve sevinçler ulus üzerinde binlerce yıl süren derin izler ve unutulmayan çok değişik hatıralar bırakır. Bu iz ve hatıralar ozanlar tarafından derlenir ve destanlaştırılır. Anlatımlar olağanüstülük ve abartı içerebilir. Bununla birlikte destanlar gerçek bir olayın etrafında şekillenirler ve kültürel değer taşırlar. Bu anlamda yeni kültürel coğrafyanın araştırdığı konular arasında yer alır. Olaylar tarihsel bir yöntem ve yaklaşımla ele alınmış ve açıklamalarda hermeneutik (yorumsal)’ten yararlanılmıştır.
The long, colorful and moving past of the Turkish nation, which has lived for thousands of years, has enabled it to have a deep-rooted epic tradition. One of the most important products of this tradition is Oguz Khan Epic. Although it is known for certain that the Oguz Kagan Epic belongs to the centuries before Jesus, it remains unclear which century it belongs to. Oguz Kagan's epic has two different written copies, one in Uyghurca and the other in Persian. The epic Uighur is written in Uighur alphabet in the 14th century. This copy is verse and unik (single, non-unique). The copy is stored at Paris Bibliotheque National. The beginning and the end parts of the copy are incomplete. Persian Epic is written by Reşîd-üd Dîn. The first work on the Uighur Oğuz Khan Epic was done by Wilhelm Radloff in the mid-nineteenth century. Radloff lived among the Turks in Central Asia after 1864. In 1890, he published his epics just like the edition, and in 1891 he translated them in German. The German Study of the same subject begins with the German Turkologist Bang. “Oguzname” by Bang was published in German in 1935. He was invited to go to Turkey for the same year as Atatürk's attempts. When he was 33 years old, he was appointed professor at Istanbul University Faculty of Letters. A year later, the German translation of the publication was made in Turkish. In this study, the first published in 1936, in 1970 again in the Bang W. and G.R. Rahmeti’s based on Oguz Khan Epic. The history of nations, their first homes, wars with other nations, victories, defeats, natural disasters (drought, famine, earthquake, flood, fire, epidemic diseases), human catastrophes (riots, invasions, chaos and anarchy that prevailed as a result of the division and fragmentation of the state, the inability to apply the law, migration, etc.) and the sudden death of Khan in war, ambush, or illness causes intense emotion and deep sadness in the nation. In such cases, the first of the works where the intensity of emotion is expressed verbally and/or in writing are chronicles and epic. The pain and joy experienced leaves many different memories of the profound effects that have lasted thousands of years on the nation and in its memory. These effects and memories are compiled and epic by the poets. In narratives, there is usually extraordinary and exaggerated. However, the epics are shaped around a real event and are of cultural value. In this respect, the new cultural geography is one of the topics investigated. Events were dealt with in a historical way and hermeneutic (interpretive) was used.