Din felsefesinin son yüzyılda en çok gündeme gelen konularından biri de dinî tecrübedir ve en genel anlamıyla, kutsal ile karşılaşma tecrübesi olarak tanımlanabilir. İnsanlık tarihi kadar eskilere dayanan bir fenomenin, tarihin bir döneminde, terim olarak felsefenin gündemine girmesinde ilgili dönemin etkisini kabul etmek gerekir. Bir terim olarak dinî tecrübe de kullanılmaya başlandığı dönemin dinî ve felsefî zihniyetini yansıtmaktadır. Din felsefesi kitaplarında dinî tecrübe başlığı altında pek de değinilmeyen terimleşme sürecini işleyen bu makale, belli bir dönemin bakış açısı tarafından terime yüklenen anlamların, genelleme yapılarak tüm dinlere uygulanmasının yetersiz ve hatta kusurlu olduğunu iddia etmektedir.
Bir terim olarak 19. yüzyılda felsefe literatürüne girmiş olmakla birlikte, dinî tecrübenin terimleşme sürecinin kökenleri Reform dönemine ve o dönemdeki mistisizmden destek alan Katolik eleştirilerine kadar dayanır. Doğuşu itibariyle, Hıristiyanlık bağlamında kullanımı Protestanlığa özgü olan dinî tecrübe, zamanla tüm dinler için kullanılır hale gelir.
Reform ile birlikte başlarda en sahici doğrular olarak kabul edilen Tanrısal tecrübeler, süreç içerisinde Aydınlanmanın da etkisiyle; akıl dışı, sebebi açıklanamayan, başkalarına aktarılamayan, epistemik değeri tartışmalı, anlık, aktarılamaz, sıra dışı yaşanmışlıklara indirgenmiş olarak literatürdeki yerini alır.
Religious experience has been one of the most popular topics of the philosophy of religion in the last century. In the most general sense, it is "the experience of meeting with the holy." This phenomenon is as old as human history. Such an old subject has entered the agenda of philosophy as a term in a particular period. The influence of this period cannot be denied. Religious experience as a term reflects the religious and philosophical mentality of the period in which it began to be used. This article deals with being a term of the religious experience. This work claims that it is a product of a particular period and there are some meanings given to it and giving these meanings for other religions is problematic.
Though it has entered into the literature of philosophy in the 19th century, it is based on the period of reform. The first use of the term is specific to Protestantism, but the latter was used for all religions.
Along with the reform, the supernatural experiences were regarded as the most authentic truths. It takes its position in the literature as being influenced by the Enlightenment, accepted as irrational, unexplainable, its epistemological value is controversial, instant, untransferable, extraordinary experiences.