II. Dünya Savası’ndan sonra küreselleşen piyasa ekonomisine bağlı olarak tarımsal üretim teknikleri ve uygulamalarında yaşanan değişim, bilimsel yenilikleri esas alan hızlı bir sanayileşme sürecini başlatmıştır. Ortaya çıkan bu durum tarımsal üretimi sürdürebilir hale getirmek ve klasik yöntemlerin neden olduğu tahribatın önüne geçebilmek için gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri yeni arayışlar içerisine sürüklemiştir. Diğer taraftan, 1930’lu yıllardan itibaren artan dünya nüfusunun yeterli beslenme ve barınma ihtiyacı üreticileri birim alandan daha fazla verim elde etmeye itmiştir. Artan nüfusa yetecek tarım ürünü üretme kaygıları, tarımsal girdilerin yoğun kullanımı artırmıştır. Bilinçsizce yapılan bu hareket; doğayı, çevreyi, insan ve hayvan sağlığını da tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Üreticiler bozulan doğal dengeyi yeniden sağlamak için insan ve çevreyi dost edinen, kimyasalların kullanımı ortadan kaldıran, doğa ile uyumlu çalışmayı, biyolojik döngülerle yaşamı zenginleştirmeyi esas alan bir sistem içerisine girmişlerdir. Bu durum alternatif üretim şekli olarak organik tarımı ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmayla, organik tarımın mevcut durumu ve gelişme potansiyeli ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada, Türkiye’de organik tarımın güçlü yönleri ve fırsatları daha sonra zayıf yönleri ile gelecekte karşılaşabilecek tehdit unsurları SWOT analizi yardımıyla belirlenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda, organik tarımın iklim şartları ve bitki çeşitliliği yönünden farklı ürünler elde etmeye elverişli alanlara sahip olması, ülkenin birçok yerinde organik şartların yılda iki ya da daha fazla ürün elde etmeye imkan tanıması, organik tarımı destekleyecek geleneksel bilgi ve deneyimin fazla olması, maliyetlerin yüksek olmasının yapay gübre kullanımını azaltması, emek yoğun işçiliğin yaygın olması, organik tarımın istihdamı artırması, organik tarımın denetimini sağlayacak kurumların varlığı güçlü yönleri olarak ortaya çıkmaktadır. Çevresel kirliliğin artması, toprakların amaç dışı kullanılması, ülke topraklarının küçük, parçalı ve dağınık olması, hastalıklardan korunmanın etkin yapılamaması, gen kaynaklarının korunamaması, ürün analizi gerçekleştirilecek akredite laboratuarların yetersiz olması, organik tarımda hayvansal ürünlerin payının az olması zayıf yönleri olarak görülmektedir. Ekoturizm ve sağlık turizmine yönelik talebin artması, doğal ürünlerin yüksek fiyattan alıcı bulması, organik ürünlere olan talebin sürekli artması, dış pazarlara erişim imkanının olması, tüketici bilincinin gelişmesine bağlı olarak sağlıklı, kaliteli ürünlere ilginin artması organik tarıma önemli fırsatlar sunmaktadır. Girdi açısından dışa bağımlılığın fazla olması, son yıllarda artan çevresel kirliliğin olumsuz etkisi, küresel iklim değişiklikleri, gen kaynaklarının patentlenmemiş olması, teknolojik alanda dışa bağımlılığın devam etmesi gibi engeller, organik tarımı tehdit etmektedir. Sonuç olarak; Türkiye’de organik tarımın güçlü ve zayıf yönleri oranlandığında, zayıf yönleri daha ağırlıktadır. Son yıllarda organik tarım anlayışında meydana gelen değişiklikler; Türkiye’ye de yeni fırsatlar sunmaktadır. Türkiye organik tarım açısından büyük bir potansiyele sahip olmasına karşın iç piyasa dikkate alınmadığından organik tarımın yaygınlaşması beklenilenin altında gerçekleşmektedir.
In parallel with the market economy globalized after World War II, changes in the agricultural production methods and practices gave rise to a rapid industrialization process based on scientific innovations. This, consequently, prompted developed and developing countries to seek new methods that will make agricultural production sustainable and avoid the devastation caused by the classical methods. On the other hand, sufficient nutrition and accommodation needs of the world population having been increasing since 1930's forced producers to make the unit area more fertile. Intense use of agricultural inputs deepened the concerns regarding the production of agricultural products that would be sufficient for the increasing population. Such unconscious action reached to threatening levels for the nature, environment and health of people and animals. In order to stabilize the natural imbalance, producers started to use a human and environment-friendly system based on the principle of working in harmony with nature and enhancing life through biological cycles by eliminating the use of chemicals. This introduced organic agriculture as an alternative way of production. This study aims to reveal current state and potential development of organic agriculture. The study specified the strengths and opportunities of organic agriculture in Turkey as well as its weaknesses and potential threats that may be experienced in the future by means of SWOT analysis. As for the strengths, the evaluation results have revealed that the organic agriculture has the areas convenient for growing different products in terms of climatic conditions and plant diversity; organic conditions allow to reap produces twice or more in a year in many places across the country; there is a substantial amount of traditional knowledge and experience to support organic agriculture; high costs decrease the use of synthetic fertilizers; labour-intensive workmanship is widespread; organic agriculture increases the employment, and there are institutions that would supervise the organic agriculture. Weaknesses of the organic agriculture include the increase in environmental pollution, use of the lands out of the purpose, the fact that the country's lands are small, fragmented and scattered, non-protection of germplasm, insufficiency of accredited laboratories to analyze the products, and animal products' holding a little share in organic agriculture. As the demand for ecotourism and health tourism increases, natural products are sold at higher prices, demand for organic produces continuously goes up, there is a chance of penetrating foreign market and interest in the health and quality products is increasing, the organic agriculture avails from important opportunities. Such challenges as heavily foreign-dependent inputs, adverse impact of recently increasing environmental pollution, global climatic changes, non-patented germplasm, and ongoing foreign-dependency in the field of technology pose threats to organic agriculture. In conclusion, weaknesses of organic agriculture in Turkey are dominant compared to its strengths. Recent changes in the concept of organic agriculture provide Turkey with new opportunities. Despite her substantial potential, organic agriculture in Turkey is becoming less popular than expected, as internal market is not taken into consideration.