Anesthesia takes a critical look at human condition in the early twenty-first century and tells the story of characters who anesthetize themselves to escape pain and suffering in a world thas lost its soul. Such issues as alienation, obsession with material prosperity and success, attitudes towards sex, life, death, and human quest to find meaning and purpose in life are addressed in the personal lives of characters from all walks of life living in the microcosm of the city of New York. The Enlightenment project that promised a better future for human societies by decentering God and replacing the religious outlook with reason and scientific method has resulted in a crisis of faith. The political and scientific bodies of knowledge or secular systems that replaced the traditional and religious worldview failed to fulfill infinitely complex web of Man’s spiritual needs. The film implies a return to religious and traditional worldview as the solution to humanity’s current crisis.
Anesthesia filmi, yirmibirinci yüzyılın başlarında insanlık durumuna eleştirel bir bakışla yaklaşmakta ve ruhunu kaybetmiş bir dünyada acı çekmemek için alkol, uyuşturucu ve amacından sapmış bir cinsellikle kendini uyuşturan karakterlerin öyküsünü anlatmaktadır. Yabancılaşma, maddi refah ve başarıya verilen aşırı önem, cinsellik, yaşam, ölüm ve hayatın anlamı ve amacı gibi meseleler New York mikrokozmosunda yaşayan toplumun her kesiminden karakterlerin kişisel hayatları temelinde ele alınmaktadır. Tanrı’yı merkezden indirip, dini bakış açısı yerine akıl ve bilimsel metodu koyarak insan toplumlara daha iyi bir gelecek vaad eden Aydınlanma projesi bir inanç krizini netice vermiştir. Geleneksel ve dini dünya görüşünün yerini alan politik ve bilimsel bilgi kaynakları insana ait sonsuz derecede karmaşık ruhi ihtiyaçları tatmin etmekte başarısız olmuştur. Film, insanlığın hali hazırdaki krizine çözüm olarak dini ve geleneksel dünya görüşüne dönüşü ima etmektedir.