Sabahattin Ali ile Jerzy Kosinki farklı coğrafyaların iki önemli yazarıdır. Bu yazarların öne çıkan romanlarından Kuyucaklı Yusuf ve Boyalı Kuş’ta ele alınan konular bakımından bazı noktalarda kesiştikleri görülmektedir. Her iki yazar da toplumsal konulara değinir. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın ve değişimin olduğu dönemlerde sosyal ve kültürel yaşamda da istikrarsızlıklar gözlemlenir. Kuyucaklı Yusuf I. Dünya Savaşı öncesi ve başlangıcı zamanı ele alır. Boyalı Kuş ise II. Dünya Savaşı sürecinde geçmektedir. Her iki romanın da çalkantılı dönemlere denk geldiği görülmektedir. Her iki romanda da dönemim istikrarsızlığı sosyal yaşama yansır. Bu yansımaların ağırlıklı olarak yozlaşma şeklinde kendini göstermesi günün koşullarındaki çalkantıdan kaynaklanır. Otorite zayıflığı kötüye gidişin ivme kazanmasına neden olur. Denetleyici mekanizmanın zayıf düşmesinin neticesinde bireyler kendi içgüdüsel dürtülerinin gereksinimlerine göre hareket eder. Her iki roman da ağırlıklı olarak köy ve kasaba yaşantısına temas edilir. Merkezi otoriteden uzak olan kırsal bölgelerin yozlaşmaya daha açık olduğu gözlemlenir. Her iki romanın önemli ortak yanlarından biri de toplumsal sorunlara gerçekçi bir yaklaşım sergilemeleridir. Yozlaşma ve ırka dayalı ayrımcılığa gerçekçi bir yaklaşımla değinirler. Her iki yazarın toplum için sanat anlayışını benimseyerek günün koşullarını eleştirel bir bakış açısıyla ele aldıkları görünür. Bu çalışmanın amacı da her iki romanı sosyal yapı açıdan değerlendirmektir
Sabahattin Ali and Jerzy Kosinski come from quite different backgrounds. Their prominent studies are named Kuyucaklı Yusuf and The Painted Bird respectively. These novels intersect at certain points in respect to subjects they refer. Both authors refer to social issues. In times of political, economic instability and change, instability in social and cultural life is observed as well. Kuyucaklı Yusuf deals with the pre-World War I and the outbreak of war. The Painted Bird handles the experiences of a little boy during the World War II. It appears that both novels coincide with turbulent periods. The instability of the period is reflected in social life in both novels. These reflections are predominantly manifested in the form of degeneration stemming from the fluctuations of the day's conditions. The lack of authority causes acceleration in degeneration. The weakening of the controlling mechanism let individuals act according to the needs of their instinctual drives. Both novels predominantly deal with rural life. The rural areas that are far from the centre are more vulnerable to corruption. One of the important common points of the novels is their realistic approach to social problems. They show a realistic approach to corruption and racial discrimination. Both authors’ approach is art for the sake of society and they have handled the conditions of the day with a critical point of view. This study aims to evaluate both novels in terms of social structure.