Finansal serbestleşme (liberalleşme) düşüncesi 1970’li yıllarda Bretton-Woods’ sisteminin yıkılmasından sonra küreselleşme olgusu ile birlikte önem kazanmış; bu olgunun doğal sonucu olarak serbestleşen sermaye hareketleri, 1980 ve 1990’lı yıllardan itibaren özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınması ve dış denge sorunlarının çözümü açısından ciddi ölçüde desteklenmiştir. Finansal serbestleşme, ödemeler dengesi açıklarının kapatılması, yatırımlar için gerekli kaynakların sağlanması gibi olumlu sonuçların yanı sıra özellikle kısa vadeli sermaye girişlerinin yoğun olduğu ekonomilerde ani çıkışlardan kaynaklı krizlere neden olabilmektedir. Meydana gelen bu çelişkili durum para politikasının başarısının önemini artırmıştır. Finansal serbestleşme ve para politikası kavramlarının öncelikle teorik bir perspektif içerisinde ele alındığı mevcut çalışmanın amacı, 2005-2015 yılları arasında gelişmekte olan ekonomilerde finansal serbestleşme ile para politikası arasındaki ilişkiyi ampirik olarak açıklamaktır. Ampirik analizlerde finansal liberalizasyonun ölçülebilmesi için sıkça finansal açıklık oranının kullanıldığı ilgili literatürde görülmektedir. Ayrıca para politikasının doğru bir biçimde uygulandığının simgelerinden biri olan enflasyon oranına da yer verilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişki, panel veri analizi yöntemi ile incelenmeye çalışılmıştır. Yapılan ampirik analize göre, finansal açıklık oranı ile enflasyon oranı arasında negatif yönlü ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
The idea of financial liberalization gained momentum after the collapse of Bretton-Woods in the 1970s. From 1980s onwards, international economy has entered globalization process, and the period of restructuring and change all over the world began in the 1990s. The liberalization of restrictions on capital movements along with financial liberalization has also enabled the integration of financial markets on an international scale with the increase of technological developments. Therefore, the contribution of the increase in efficiency between financial markets to the globalization of money markets is remarkable. Thus, the monetary policy being implemented has become difficult and differentiated. In general, the aim of our work is to explain the relationship between financial liberalization and monetary policy in developing economies through econometric analysis in 2005-2015. In the empirical analysis, it is often seen in the related literature that the financial openness ratio is used to measure financial liberalization. Moreover, inflation rate, which is one of the symbols of correct application of monetary policy, is used. The relationship between them was examined by using the least squares method. According to the analysis of our study, it is concluded that there is a negative relation between the financial openness rate and the inflation rate.